MARKSİZM VE KUANTUM FİZİĞİ - 7
Nesnellik
Heisenberg
1958 yılında Einstein'ın “nesnel, gerçek bir dünya fikrine” geri dönmeyi
istediğini yazmıştır.
Bu
dünyada atom altı parçacıklar, “onları gözlemleyip gözlemlememizden bağımsız
olarak, taşlar veya ağaçlarla aynı şekilde nesnel olarak var olurlar”
Kulağa
mantıklı geliyor, ta ki bahsi geçen uzay ve zamanın bir gözlemciye ya da daha
doğrusu belirli bir referans cisme göre belirlendiğini keşfedenin
Einstein olduğunu düşününceye kadar.
Zaman
ve uzay elbette nesneldir ama referans çerçevenizin ne olduğuna bağlı olarak
zaman ve uzay için farklı değerler elde edersiniz.
Einstein
bunu şöyle ifade etmiştir:… bağımsız olarak var olan bir yörünge diye bir şey
yoktur, sadece belirli bir referans cisme göre veya yaygın ifadeyle
gözlemciye göre bir yörünge vardır.
Bir
madeni parayı havaya atın.
Bir
metre yükselsin ve tekrar düşsün.
Para
ne kadar yol almıştır?
İki
metre, yani bir metre yukarı ve bir metre aşağı mı?
Duruma
göre değişir.
Gözlemciye
ya da daha doğrusu ölçtüğünüz yere, Einstein’ın ifadesiyle ‘referans cisme’
göre değişir.
Einstein
bir tren örneği verir.
Madeni
parayı bir trenin içinde atmış olsaydınız, para daha önce ölçüldüğü gibi
tren içinde iki metrelik bir yol kat ederdi.
Ama
trenin Londra'dan Manchester'a saatte 30 kilometre hızla ilerlediğini ve paranın
iki saniye içinde yükselip düştüğünü farz edin.
Para
da trenle birlikte 8 metrenin biraz üzerinde kuzeye gitmiş olur.
Tren
içindeki ölçümün yanlış, trenin seyrini izleyen yerdeki kişinin ölçümünün
doğru olduğunu söylemeye meyilli olabilirsiniz.
Ancak
bu bilimsel bir hata olur.
Dünya’nın
Güneş etrafında saniyede yaklaşık 30 kilometre hızla ilerlemekte olduğunu
düşünün.
Peki
ya gözlemci Güneşe göre sabit olan ve Dünya çok hızlı bir şekilde yanından
geçtiği sırada çok güçlü bir dürbünle madeni parayı izleyen bir uzay yolcusu
olursa?
Ona
göre para yaklaşık 60 kilometre yol alır.
Güneş
de Samanyolu Galaksisi etrafında dönmektedir ve Samanyolu Galaksisi de diğer
galaksilerden saniyede yaklaşık 1000 km hızla uzaklaşmaktadır…
Peki
kimin gözlemi (ölçümü) doğrudur?
Cevap,
madeni para için bağımsız olarak var olan yörünge yoktur.
Einstein'ın
dediği gibi sadece belirli bir referans cisme göre yörünge vardır.
Einstein
bunu Ernst Mach ve Henri Poincaré'den öğrenmiştir.
Kolaylık
sağlaması bakımından ya da ilke gereği hangi ölçümün tek doğru olarak kabul
edileceğine karar verebilirsiniz ancak hiçbir bilimsel ölçüm farkı gösteremez.
Bu,
Galileo'nun, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü ve bizim bu hareketin
etkilerini hissedemediğimizi öne sürdüğü zaman kanıtladığı bir şeydir.
Einstein
şöyle yazar:“Her şeyden önce, ‘uzay’ denilen muğlak kelimeden bütünüyle uzak
duruyoruz.
Dürüstçe
kabul etmeliyiz ki bu kelimeyle en ufak bir kavrayışı oluşturamayız ve onu ‘bir
referans cisme göre… hareket’ ile değiştiririz”
Bir
kez daha uzay problemine geri dönüyoruz.
Atom
altı parçacıklar cihazımızı nasıl ayarladığımıza, yani onları nasıl
gözlemlediğimize bağlı olarak dalga veya parçacık şeklinde görünebilirler.
Davranışlarını
geriye dönük olarak değiştirebildikleri, eğer ölçüm yöntemimizi değiştirirsek
zaman içinde geri dönüp tekrar başlayabilirlermiş izlenimi bile verirler.
Bu
parçacıkların davranışları, zamanın bir şekilde göründüğü gibi olmadığını ya da
mevcut olmadığını gösterir.
Atom
altı parçacıklar aynı anda hem her yerde hem de hiçbir yerde bulunuyormuş gibi
görünürler.
ABD’li
fizikçi Nick Herbert atom altı parçacıkların bağımsız bir varoluşa sahip
olduklarını iddia etmenin, gökkuşaklarının katı cisimler olduklarını ve
gözlemciden bağımsız olarak uzayda belirli bir yerde bulunduklarını iddia
etmeye benzediğini belirtmiştir.
Gökkuşaklarının,
gözlemcinin konumuna bağlı olarak farklı görünüşte ve farklı yerlerde ortaya
çıktıklarını biliyoruz.
Onlar
nesnel olarak gerçek fakat gözlemciye göredirler.
Bir
gökkuşağı tek bir cisim değil, doğal süreçlerin karmaşık bir bileşimidir.
Einstein'a
destek çıkan Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger de olasılıksal olmaktan
ziyade deterministik ve gözlemciye bağlı olan bir fizik keşfetmek
istemiş, 1935 yılında ünlü Schrödinger’in kedisi düşünce deneyi
tasarlamıştır.
Burada
bir kedi gözlemlenene kadar hem ölü hem de diridir.
Ancak
burada mesele gözlem kavramıdır ve bu meselenin çözülmediği doğrudur.
Einstein
bilimin, bir şeyin durumunun ne olduğunu onu bir gözlem ile rahatsız
etmeden kesin bir şekilde söyleyebilmesini istemiştir.
Ancak
bir şeyin sıcaklığını ölçmek için bir termometre kullandığınızda,
termometrenin sıcaklığının ne olduğunu kendinize sorun.
Eğer
termometre ölçtüğünüz bedenden daha sıcaksa onu ısıtacaktır.
Eğer
daha soğuksa onu soğutacaktır.
Peki
bir şeyin sıcaklığını doğru bir şekilde nasıl ölçüyorsunuz?
Pratikte
bilim insanının doğanın dışındaki bir baloncuk içinde yaşadığı ve onu rahatsız
etmeden üzerinde deney yapabileceği fikri idealize edilmiş bir görüştür.
Heisenberg'ün
açıkladığı üzere, atom altı parçacıklar onları gözlemleyip gözlemlememizden
bağımsız olarak, “taşlar veya ağaçlarla aynı şekilde” nesnel olarak var
olmadıkları bir gerçektir.
Atom
altı parçacıklar daha çok gökkuşakları gibidirler.
Belki
de Einstein ve Schrödinger, karbon atomlarını inceleyerek yaşamın kökenini
bulmaya çalışan birininkine benzer bir yargı hatası yapıyorlardı.
Günün
birinde yeni bir kuram kuantum mekaniğinin egemenliğine son verecek ve
elektromanyetik ışınımın, gökkuşaklarının süreksiz doğasını anlamamıza yardımcı
olmasına benzer şekilde atom altı parçacıkların arkasında yatan daha derin
gerçekliği açığa çıkaracak.
Böylesi
bir kuram atomik düzeyde sadece “tek bir boyuttan oluşan oldukça bükülmüş uzay”
olduğunu ve kendi yaşam deneyimimizin bir yansımasından başka bir şey
olmayan zamanın bu düzeyde var olmadığını gösterebilir.
En
azından gezegendeki "en yeni" fiziğin bu yazı yazıldığı sırada
öne sürdüğü şey budur.
Bilimde
bir sonraki devrim gerçekleştiğinde, Hegel’in “bir sistemin diğeri tarafından
inkârının hakiki anlamı” ifadesini akılda tutmalıyız.
Hiç
kuşkusuz maddi gerçekliğin el üstünde tutulan başka bir ilkesi de
metafiziksel materyalizm savunucusu filozofların ve medyanın
olağan şaşkınlık çığlıkları arasında yıkılacaktır.
Ancak
Marksistler ve diyalektik materyalistler olarak bizler gerçekliği neyin
oluşturduğuyla ilgili eskimiş düşünceleri savunmaya teşebbüs edemeyiz.
Aksine
deney ve ölçümlerin yeni sonuçlarıyla yüzleşmeliyi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder