4 Aralık 2022 Pazar

  MARKSİZM VE KUANTUM FİZİĞİ - 7

 

Nesnellik

Heisenberg 1958 yılında Einstein'ın “nesnel, gerçek bir dünya fikrine” geri dönmeyi istediğini yazmıştır.

 Bu dünyada atom altı parçacıklar, “onları gözlemleyip gözlemlememizden bağımsız olarak, taşlar veya ağaçlarla aynı şekilde nesnel olarak var olurlar”

 Kulağa mantıklı geliyor, ta ki bahsi geçen uzay ve zamanın bir gözlemciye ya da daha doğrusu belirli bir referans cisme göre belirlendiğini keşfedenin Einstein olduğunu düşününceye kadar.

Zaman ve uzay elbette nesneldir ama referans çerçevenizin ne olduğuna bağlı olarak zaman ve uzay için farklı değerler elde edersiniz.

 Einstein bunu şöyle ifade etmiştir:… bağımsız olarak var olan bir yörünge diye bir şey yoktur, sadece belirli bir referans cisme göre veya yaygın ifadeyle gözlemciye göre bir yörünge vardır.

 Bir madeni parayı havaya atın.

 Bir metre yükselsin ve tekrar düşsün.

Para ne kadar yol almıştır?

İki metre, yani bir metre yukarı ve bir metre aşağı mı?

 Duruma göre değişir.

 Gözlemciye ya da daha doğrusu ölçtüğünüz yere, Einstein’ın ifadesiyle ‘referans cisme’ göre değişir.

 Einstein bir tren örneği verir.

  Madeni parayı bir trenin içinde atmış olsaydınız, para daha önce ölçüldüğü gibi tren içinde iki metrelik bir yol kat ederdi.

 Ama trenin Londra'dan Manchester'a saatte 30 kilometre hızla ilerlediğini ve paranın iki saniye içinde yükselip düştüğünü farz edin.

Para da trenle birlikte 8 metrenin biraz üzerinde kuzeye gitmiş olur.

 Tren içindeki ölçümün yanlış, trenin seyrini izleyen yerdeki kişinin ölçümünün doğru olduğunu söylemeye meyilli olabilirsiniz.

Ancak bu bilimsel bir hata olur.

 Dünya’nın Güneş etrafında saniyede yaklaşık 30 kilometre hızla ilerlemekte olduğunu düşünün.

Peki ya gözlemci Güneşe göre sabit olan ve Dünya çok hızlı bir şekilde yanından geçtiği sırada çok güçlü bir dürbünle madeni parayı izleyen bir uzay yolcusu olursa?

Ona göre para yaklaşık 60 kilometre yol alır.

 Güneş de Samanyolu Galaksisi etrafında dönmektedir ve Samanyolu Galaksisi de diğer galaksilerden saniyede yaklaşık 1000 km hızla uzaklaşmaktadır…

 Peki kimin gözlemi (ölçümü) doğrudur?

 Cevap, madeni para için bağımsız olarak var olan yörünge yoktur.

 Einstein'ın dediği gibi sadece belirli bir referans cisme göre yörünge vardır.

Einstein bunu Ernst Mach ve Henri Poincaré'den öğrenmiştir.

 Kolaylık sağlaması bakımından ya da ilke gereği hangi ölçümün tek doğru olarak kabul edileceğine karar verebilirsiniz ancak hiçbir bilimsel ölçüm farkı gösteremez.

 Bu, Galileo'nun, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü ve bizim bu hareketin etkilerini hissedemediğimizi öne sürdüğü zaman kanıtladığı bir şeydir.

 Einstein şöyle yazar:“Her şeyden önce, ‘uzay’ denilen muğlak kelimeden bütünüyle uzak duruyoruz.

 

Dürüstçe kabul etmeliyiz ki bu kelimeyle en ufak bir kavrayışı oluşturamayız ve onu ‘bir referans cisme göre… hareket’ ile değiştiririz”

Bir kez daha uzay problemine geri dönüyoruz.

 Atom altı parçacıklar cihazımızı nasıl ayarladığımıza, yani onları nasıl gözlemlediğimize bağlı olarak dalga veya parçacık şeklinde görünebilirler.

 Davranışlarını geriye dönük olarak değiştirebildikleri, eğer ölçüm yöntemimizi değiştirirsek zaman içinde geri dönüp tekrar başlayabilirlermiş izlenimi bile verirler.

 Bu parçacıkların davranışları, zamanın bir şekilde göründüğü gibi olmadığını ya da mevcut olmadığını gösterir.

 Atom altı parçacıklar aynı anda hem her yerde hem de hiçbir yerde bulunuyormuş gibi görünürler.

ABD’li fizikçi Nick Herbert atom altı parçacıkların bağımsız bir varoluşa sahip olduklarını iddia etmenin, gökkuşaklarının katı cisimler olduklarını ve gözlemciden bağımsız olarak uzayda belirli bir yerde bulunduklarını iddia etmeye benzediğini belirtmiştir.

Gökkuşaklarının, gözlemcinin konumuna bağlı olarak farklı görünüşte ve farklı yerlerde ortaya çıktıklarını biliyoruz.

 Onlar nesnel olarak gerçek fakat gözlemciye göredirler.

 Bir gökkuşağı tek bir cisim değil, doğal süreçlerin karmaşık bir bileşimidir.

Einstein'a destek çıkan Avusturyalı fizikçi Erwin Schrödinger de olasılıksal olmaktan ziyade deterministik ve gözlemciye bağlı olan bir fizik keşfetmek istemiş, 1935 yılında ünlü Schrödinger’in kedisi düşünce deneyi tasarlamıştır.

Burada bir kedi gözlemlenene kadar hem ölü hem de diridir.

 Ancak burada mesele gözlem kavramıdır ve bu meselenin çözülmediği doğrudur.

 Einstein bilimin, bir şeyin durumunun ne olduğunu onu bir gözlem ile rahatsız etmeden kesin bir şekilde söyleyebilmesini istemiştir.

Ancak bir şeyin sıcaklığını ölçmek için bir termometre kullandığınızda, termometrenin sıcaklığının ne olduğunu kendinize sorun.

Eğer termometre ölçtüğünüz bedenden daha sıcaksa onu ısıtacaktır.

 Eğer daha soğuksa onu soğutacaktır.

 Peki bir şeyin sıcaklığını doğru bir şekilde nasıl ölçüyorsunuz?

Pratikte bilim insanının doğanın dışındaki bir baloncuk içinde yaşadığı ve onu rahatsız etmeden üzerinde deney yapabileceği fikri idealize edilmiş bir görüştür.

  Heisenberg'ün açıkladığı üzere, atom altı parçacıklar onları gözlemleyip gözlemlememizden bağımsız olarak, “taşlar veya ağaçlarla aynı şekilde” nesnel olarak var olmadıkları bir gerçektir.

 Atom altı parçacıklar daha çok gökkuşakları gibidirler.

 Belki de Einstein ve Schrödinger, karbon atomlarını inceleyerek yaşamın kökenini bulmaya çalışan birininkine benzer bir yargı hatası yapıyorlardı.

Günün birinde yeni bir kuram kuantum mekaniğinin egemenliğine son verecek ve elektromanyetik ışınımın, gökkuşaklarının süreksiz doğasını anlamamıza yardımcı olmasına benzer şekilde atom altı parçacıkların arkasında yatan daha derin gerçekliği açığa çıkaracak.

 Böylesi bir kuram atomik düzeyde sadece “tek bir boyuttan oluşan oldukça bükülmüş uzay” olduğunu ve kendi yaşam deneyimimizin bir yansımasından başka bir şey olmayan zamanın bu düzeyde var olmadığını gösterebilir. 

En azından gezegendeki "en yeni" fiziğin bu yazı yazıldığı sırada öne sürdüğü şey budur.

 Bilimde bir sonraki devrim gerçekleştiğinde, Hegel’in “bir sistemin diğeri tarafından inkârının hakiki anlamı” ifadesini akılda tutmalıyız.

 Hiç kuşkusuz maddi gerçekliğin el üstünde tutulan başka bir ilkesi de metafiziksel materyalizm savunucusu filozofların ve medyanın olağan şaşkınlık çığlıkları arasında yıkılacaktır.

 Ancak Marksistler ve diyalektik materyalistler olarak bizler gerçekliği neyin oluşturduğuyla ilgili eskimiş düşünceleri savunmaya teşebbüs edemeyiz.

Aksine deney ve ölçümlerin yeni sonuçlarıyla yüzleşmeliyi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KRİZİ ‘ÇOKLUK’ KAVRAMIYLA ANLAMAK: BİYOPOLİTİKA, GÜÇ VE İÇKİNLİK   Başlangıç olarak , sözlükteki karşılıklarına bakılırsa,  halk ’ın söz...