MARKSİZM VE KUANTUM FİZİĞİ - 6
Nedensellik
Heisenberg’ün
belirsizlik ilkesini inceleyen Kumar, atomların rastgele radyoaktif
bozunmalarını bir ağaçtan düşen bir elmayla karşılaştırıyor.
Kumar,
“elma olgunlaşınca kütle çekimden ötürü yere düşer” diye yazıyor.
Bununla
birlikte Kumar kuantum dünyasında nedensellik olmadığını ve elmanın düşmeden
önce bilinmeyen bir süre boyunca havada duracağını öne sürüyor.
Ne
var ki bu yanıltıcı bir ifadedir.
Bir
elma bahçesinde elmalar sonbaharda düşerler ve biz bunun nedenlerini
biliriz.
Benzer
şekilde kuantum mekaniği de atomik bozunmanın nedenlerini ortaya koyar.
Her
bir elmanın tam olarak ne zaman düşeceğini bilmediğimiz gibi, her bir atomun
tam olarak ne zaman bozunacağını bilmeyiz.
Elmaları
aşağı doğru iten rüzgâr kaotiktir ve kesin olarak tahmin edilemez.
Tek
tek elmaları elma ağacına bağlayan sapların içindeki hücrelerin atrofisini tam
olarak bilemeyeceğimiz gibi.
Elma
bahçesi örneğindeki nedensellik ile kuantum mekaniği tarafından anlaşıldığı
haliyle atomik veya atom altı düzeydeki nedensellik arasında bir
fark olup olmadığı net değildir.
Kuantum
mekaniği idealize edilmiş bir nedensellik anlayışına sahip olduğumuzu ortaya
çıkarmış gibi görünüyor.
En
idealize edilmiş nedensellik (determinizm) anlayışı Pierre-Simon Laplace
(1749-1827) tarafından dile getirilmiştir.
Evrenin
şu anki durumuna, geçmişinin sonucu ve geleceğinin nedeni olarak bakabiliriz.
Belirli
bir anda, doğayı harekete geçiren tüm kuvvetleri ve onu oluşturan bütün
öğelerin tüm konumlarını bilecek ve bu verileri analiz edecek kadar devasa bir
akıl olsaydı, bu akıl evrenin en büyük cisimlerinin ve en
küçük atomun hareketlerini tek bir formülde kucaklardı.
Böylesi
bir akıl için hiçbir şey belirsiz olmaz ve geçmiş gibi gelecek de
gözlerinin önünde olurdu.
Oysa
gerçekte, Fransız matematikçi ve fizikçi Henri Poincaré’nin (1854-1912)
gösterdiği üzere, bırakalım daha fazlasını yalnızca üç fiziksel cisim birbiri
etrafında hareket etse bile, bunlar ister elektrik kuvvetleri tarafından
çekilen atomlar isterse de kütle çekimin etkide bulunduğu gezegenler veya
yıldızlar olsunlar, bu cisimlerin hareketleri kaotiktir ve dolayısıyla asla tam
olarak hesaplanamaz.
Örneğin
basitçe ilk konumun veya hareketin büyük bir doğruluk derecesiyle
hesaplanmasıyla keşfedilen başlangıç durumlarındaki farklılıklar, giderek daha
kesin bir sonuçtan ziyade tümüyle farklı sonuçlara yol açarlar.
Poincaré’nin
fikirleri modern kaos kuramının temelini atmıştır.
Kapitalizm
altındaki ekonomi de eşit ölçüde kaotiktir.
Bu,
bir toplumdaki ekonomik koşulların son kertede politik yapıyı belirlediği
şeklindeki Marksist görüşe karşı çıkmaz.
Troçki
şöyle yazar: “Ekonomi politikayı doğrudan değil ya da dolaylı olarak ve
sadece son kertede belirlemesine rağmen, ekonomi yine de siyaseti belirler.
Marksist
analizimiz sayesinde ekonomik koşulların politik üstyapıyı hangi araçlarla
belirleyeceğini biliriz ancak olayların hızını tam olarak belirleyemeyiz ya da
pek çok durumda olayların kesin sırasını bile belirleyemeyiz.
Marksistler
olarak bizler, tüm önceki kuramları geçersiz kılacak bir devrim yoluyla
eski düzende ani bir kesinti olabileceğinin farkındayız.
Kapitalist
ekonomi dünyanın havası gibi kaotiktir.
Tekrarlayan
şekilde refah veya çöküş döngülerine girer fakat belirli doğru koşullarda
bir kasırga aniden gelişebilir ve manzarayı kalıcı olarak dönüştürür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder