4 Aralık 2022 Pazar

 MARKSİZM VE KUANTUM FİZİĞİ - 6

 

 Nedensellik

Heisenberg’ün belirsizlik ilkesini inceleyen Kumar, atomların rastgele radyoaktif bozunmalarını bir ağaçtan düşen bir elmayla karşılaştırıyor.

Kumar, “elma olgunlaşınca kütle çekimden ötürü yere düşer” diye yazıyor.

Bununla birlikte Kumar kuantum dünyasında nedensellik olmadığını ve elmanın düşmeden önce bilinmeyen bir süre boyunca havada duracağını öne sürüyor.

Ne var ki bu yanıltıcı bir ifadedir.

Bir elma bahçesinde elmalar sonbaharda düşerler ve biz bunun nedenlerini biliriz.

 Benzer şekilde kuantum mekaniği de atomik bozunmanın nedenlerini ortaya koyar.

Her bir elmanın tam olarak ne zaman düşeceğini bilmediğimiz gibi, her bir atomun tam olarak ne zaman bozunacağını bilmeyiz.

 Elmaları aşağı doğru iten rüzgâr kaotiktir ve kesin olarak tahmin edilemez.

 Tek tek elmaları elma ağacına bağlayan sapların içindeki hücrelerin atrofisini tam olarak bilemeyeceğimiz gibi.

 Elma bahçesi örneğindeki nedensellik ile kuantum mekaniği tarafından anlaşıldığı haliyle atomik veya atom altı düzeydeki nedensellik arasında bir fark olup olmadığı net değildir.

Kuantum mekaniği idealize edilmiş bir nedensellik anlayışına sahip olduğumuzu ortaya çıkarmış gibi görünüyor.

 En idealize edilmiş nedensellik (determinizm) anlayışı Pierre-Simon Laplace (1749-1827) tarafından dile getirilmiştir.

Evrenin şu anki durumuna, geçmişinin sonucu ve geleceğinin nedeni olarak bakabiliriz.

 Belirli bir anda, doğayı harekete geçiren tüm kuvvetleri ve onu oluşturan bütün öğelerin tüm konumlarını bilecek ve bu verileri analiz edecek kadar devasa bir akıl olsaydı, bu akıl evrenin en büyük cisimlerinin ve en küçük atomun hareketlerini tek bir formülde kucaklardı.

 Böylesi bir akıl için hiçbir şey belirsiz olmaz ve geçmiş gibi gelecek de gözlerinin önünde olurdu.

 Oysa gerçekte, Fransız matematikçi ve fizikçi Henri Poincaré’nin (1854-1912) gösterdiği üzere, bırakalım daha fazlasını yalnızca üç fiziksel cisim birbiri etrafında hareket etse bile, bunlar ister elektrik kuvvetleri tarafından çekilen atomlar isterse de kütle çekimin etkide bulunduğu gezegenler veya yıldızlar olsunlar, bu cisimlerin hareketleri kaotiktir ve dolayısıyla asla tam olarak hesaplanamaz.

  Örneğin basitçe ilk konumun veya hareketin büyük bir doğruluk derecesiyle hesaplanmasıyla keşfedilen başlangıç durumlarındaki farklılıklar, giderek daha kesin bir sonuçtan ziyade tümüyle farklı sonuçlara yol açarlar.

Poincaré’nin fikirleri modern kaos kuramının temelini atmıştır.

Kapitalizm altındaki ekonomi de eşit ölçüde kaotiktir.

 Bu, bir toplumdaki ekonomik koşulların son kertede politik yapıyı belirlediği şeklindeki Marksist görüşe karşı çıkmaz.

Troçki şöyle yazar: “Ekonomi politikayı doğrudan değil ya da dolaylı olarak ve sadece son kertede belirlemesine rağmen, ekonomi yine de siyaseti belirler.

 Marksist analizimiz sayesinde ekonomik koşulların politik üstyapıyı hangi araçlarla belirleyeceğini biliriz ancak olayların hızını tam olarak belirleyemeyiz ya da pek çok durumda olayların kesin sırasını bile belirleyemeyiz.

 Marksistler olarak bizler, tüm önceki kuramları geçersiz kılacak bir devrim yoluyla eski düzende ani bir kesinti olabileceğinin farkındayız.

Kapitalist ekonomi dünyanın havası gibi kaotiktir.

 Tekrarlayan şekilde refah veya çöküş döngülerine girer fakat belirli doğru koşullarda bir kasırga aniden gelişebilir ve manzarayı kalıcı olarak dönüştürür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KRİZİ ‘ÇOKLUK’ KAVRAMIYLA ANLAMAK: BİYOPOLİTİKA, GÜÇ VE İÇKİNLİK   Başlangıç olarak , sözlükteki karşılıklarına bakılırsa,  halk ’ın söz...