FOUCAULT VE LEFEBVRE - 4
Farklılığın
Mekansal Örüntüleri
“Heterotopya”
ve “Heterotopi” ikiliği üzerine tekrar düşünmek, 2010’da Arap Baharı ile
başlayan, Avrupa’da bir çok kente sıçrayan ve Haziran 2013’te Gezi
Parkı Olaylarına rastlayan “kent-devrimsel” süreçleri okumak için yeni bir
ara yüz bu ikiliğin değerlendirilmesi anlamını taşımaktadır.
Kentlerimizin
bugünkü durumu ele alındığında, özellikle polis barikatlarıyla çevrili
girilemez sokak ve meydanlar düşünüldüğünde, özgürlük mekanı/farklılık mekanı
olarak değerlendirilebilecek Heterotopi’nin potansiyel belirişlerini
engelleyici kararlar net biçimde izlemlenebilir.
Lefebvre’in
“Heterotopi” kavramı bir kuramsal çerçeve olarak kullanılarak mevcut toplumsal
ve kentsel örüntü “özgürlük” mekanları çerçevesinde yeniden
değerlendirilmelidir.
Egemen
erkin kentsel örüntüye fiziki müdahalesi, gündelik hayatın özgür erişim ve kullanım
hakkı üzerinde doğrudan ve dolaylı baskı uygulamak biçiminde
değerlendirilebilir.
Lefebvregil
heterotopiler, bu tip ihlallerin yine gündelik hayat tarafından devre dışı
bırakılması anlamına gelmektedir.
“Heterotopi”nin
gücü kentli ile kent arasındaki dolaysız bağdan kaynaklanmaktadır.
Egemen
erkin kentsel örüntüye müdahalesi iki ayrı katmanda gerçekleşmektedir; birinci
tip müdahale “planlı/düzenli”, ikinci tip müdahale “anlık/geçici” olarak
tariflenebilir.
Bu
iki tip müdahale biçimi Heterotopya/heterotopi ikiliğinde de karşılık
bulmaktadır.
Foucaultgil
Heterotopya, egemen erkin “planlı/düzenli” müdahalesinin sonucunda düzen dışı
kalmış mekanları kapsar.
Toplumsal
mekanın düzenini bozan, disiplin dışında kalan bu yerler, farklılığın mekanını,
ötekinin alanını, yine erk tarafından belirlenen sınırlar içinde tanımlar.
Burada
erkin, “planlı/düzenli” bir dışarıda bırakma girişimi olduğu açıktır.
Bu
mekanların, düzeni bozan ama düzen tarafından düzen dışı
olacak biçimde tasarlandıkları iddiasında bulunulabilir.
Stavrides
Foucaultgil heterotopyaların normal/anormal ayrımını koruyabilmek için yine
disipliner güç tarafından sınıflandırma motoru olarak kurgulandıklarına vurgu
yapar.
Buna
karşın, Lefebvregil heterotopiler tersine işleyen bir mekanizmaya sahiptir.
Heterotopi,
erke karşı direnişin mekanı olarak “anlık/geçici” ortaya çıkar ve yine erk
tarafından “anlık/geçici” müdahale ile durdurulmaya çalışılır.
Heterotopiler
yüzer-gezer mekanlardır, hareket halindedirler ve düzen dışı belirirler, bu
yüzdendir ki, erkin öngörüsü dışında var olma ve gündelik hayat tarafından
oluşturulma potansiyeline sahiptirler.
Heterotopi’nin
gücü, yüzer-gezer düzen dışı niteliğinden gelmektedir, bu nedenle erk üzerinde
yıkıcı bir etkiye sahip olduğu iddia edilebilir.
Her
ne kadar Lefebvre’e referansla geliştirilmemiş bir yaklaşım olsa da
Stavri-des’in bir yorumu buradaki tanımlama girişimi kapsamında
değerlendirilebilir:
“Süreksizlik
alanları olarak, yani mekan ve zamanın kalıba dökücü sınıflandırmalarındaki
çatlaklar olarak, yeni doğan toplumsal iliş-kilere alan açan süreçlerde bir
araya gelen intizamsız mekan ve zaman fragmanları olarak doğarlar.”
Stavrides,
bu yorumu “Heterotopya” kavramı ile özdeş kullansa da aslında tam da
Lefebvregil “Heterotopi”ye denk düştüğünü iddia etmek olasıdır.
Tanım,
erk karşıtı direnişin yeni/alternatif düzen kurma umudundan izler taşır.
Heterotopi’nin
“olaysal” karakteri kriz ya da devrim anlarına benzerlik gösterir, ya da onlara
dönüşme potansiyelini barındırır.
2010
yılından beri bir çok ülkede toplumsal/kamusal alanlarda egemen gücün
disipliner tutumlarına karşı geliştirilen işgaller birer Lefebvregil Heterotopi
olarak okunabilir.
Erkin
kontrolü dışında gelişen ve erk tarafından da tehditkar bulunan bu
olaysallıklar alternatif olanın kendini gösterme girişimi/biçimi olarak
değerlendirilmelidir.
Bu
süreksiz/kalıp-sız/düzensiz fragmanlar aslında baskılanmış olan tüm
ötekiliklerin gün yüzüne çıktığı aralıklardır.
Farklılığın
zaman-mekansal görünümleri kendi iç dinamiklerini ve eytişimlerini de kendileri
kurarak belirirler.
Görünürlüğün
süresi ve şekli yine olaysallığın kendi iç dinamizmi ve anlık kurgulanışına
bağlıdır.
Heterotopilerin
devletin aygıtları aracılığıyla kontrol altına alınması işte bu içsel
dinamizmden ötürü mümkün değildir.
Çünkü
heterotopi belirli bir zaman ve mekanda erkin yer değiştirmesi olarak da
nitelendirilebilir.
Gridal
yerleşimli kent örüntülerinde, kamusal alanlar, öngörülemeyen karşılaşmaları,
çekişmeli alanları en aza indirgeyecek, gözetleme ve kontrolü en üst düzeye
çıkartacak şekilde kurgulanmışlardır.
Modernist
kamusal alanların, erkin planlı/düzenli müdahalesinin pozitif mekanları olarak
ele alındığı söylenebilir, buna karşın farklılığın/ötekiliğin mekanları negatif
mekanlar olarak kentsel örüntü dışına itilirler.
Bu
negatif mekanlar heterotopyalardır, Heterotopiler ise, kent içerisinde kamusal
alanlarda belirir, görünürlük kazanırlar.
Stavrides
erkin kamusal mekan anlayışının değiştiğini öne sürmektedir:
“Akılcılaştırma,
bölgelere ayırma ve kentsel işlevlerin netliği gibi ilkelerin yerine artık
övülen şey örgütlenmiş olumsallık, karma kullanımlar ve iletişim odaklı zengin
bir kent peyzajıydı.”
Bu
strateji değişikliği kamusal mekanların anlamının ve rolünün de yeniden
tanımlanması durumunu ortaya çıkarmıştır.
Değişen
roller kapsamında, Stavrides’e göre erk, kamusal mekanları kontrol altına almak
için iki yeni yaklaşım geliştirmiştir; “mutenalaştırma” ve “paylaşılan
mekan”.
Birinci
yaklaşımla, “mutenalaştırma” girişimiyle, kentliye ait kamusal mekanlar
kolektif tüketimin nesnesi haline getirilip “müşterek mekan suretlerine”
dönüştürülmektedir.
“Mutenalaştırma,
çeşitlilik ve çoğulluk retoriğiyle kamuya sunulabilir, ama esasında, kamusal
mekan kullanımlarına yönelik katı kurallar koyan oldukça seçici bir müdahaleler
dizisidir.”
Mutenalaştırma,
aslında türdeş bir kentsel düzen önerisi ortaya koyar; farklılıkları yok sayma,
görmezlikten gelme ve dışarıda bırakma girişimidir.
Bu
müdahale biçimi, sürekli gözetim mekanizmaları ile “özgür” olmayan bir mekanın
sanki kamusal bir mekanmış gibi öne sürülmesi işlemi olarak ele alınabilir.
Stavrides,
mutenalaştırmanın kapalı kimlikler imal ettiğini savunur.
Mutenalaştırma
müdahalesine genellikle “Heterotopya” mekanları maruz kalırlar ve sürekli
olarak daha da çepere doğru itilirler.
Erkin
kontrol aygıtları aracılığıyla da mutenalaştırılmış bir mekanda herhangi bir
“Heterotopi” oluşumuna izin verilmez, ancak Hete-rotopi’nin kendiliğindenliği
bu yapıyı çözme potansiyeline sahiptir.
Heterotopi
iki zaman aralığında belirebilir, biri mutenalaştırma öncesi direnişin
heterotopisi olabilir, diğeri mutenalaştırmaya maruz kalmış mekan içerisinde
çözülme heterotopisi olabilir.
İlki
erke karşı kökten bir duruşu içeren daha örgütlü bir yapı olmasına
karşın, ikincisi daha anlık tekil bir karşı duruşu barındırabilir.
İkinci
oluşumun, mutenalaştırılmış mekan içerisindeki devlet aygıtlarını bertaraf
etmesi, ilk oluşumun, kamusallığı, hukuki altyapıda haklı savunusundan daha
zordur.
Mutenalaştırılmış
mekan, kamusallık dışına alınmış olduğu için, sözde-kamusal niteliğinden dolayı
bu mekanda gerçekleşen her türlü “özgür” yaklaşım, hukuksuz olarak
nitelendirilmeyle karşı karşıyadır.
Bu
noktada, Heterotopinin şekli, içeriği ve zaman mekansal niteliği, onu
mutenalaştırılmış mekan içerisinde görünür/hukuki bir özgürlük mekanına
çevirebilir.
Kamusal
mekan üzerinde uygulanan ikinci yeni yaklaşım, “paylaşılan mekan” yaklaşımıdır.
Paylaşılan
mekan, başlangıçta, şehrin sokaklarındaki trafikle bağlantılı sorunların çok
katmanlı çözümü için kullanılmaktaydı, ancak daha sonra farklılaşan trafik
hareketliliğinin bütünleştirilmesi olarak algılandı.
Stavrides’e
göre, “paylaşılan mekan fikrinin arkasındaki asıl mantık, insanların yerlerini
ve kentsel ortamdaki güzergahlarını müzakere etmeyi öğrenmiş oldukları,
serbestçe etkileşime girmelerinin önü açıldığında kazalardan nasıl
kaçınacaklarını ve sokağı kullananlar olarak bir arada nasıl var olacaklarını
bilebilecekleri yönündedir.”
Bu
çerçevede, paylaşılan mekan, kolektif olmaktan biraz uzak olsa da mekansal
ortaklaşmanın, bir çeşit heterotopinin göstergesi haline gelir.
Erkin
düzenleme gücü içine sızan, kendi iç kuralları olan ve öznelere çeşitli kamusal
roller biçen bir uygulamadır.
Paylaşılan
mekan fikrindeki müdahale mutenalaştırma sürecindeki müdahaleye oranla daha
gevşek olup, mikro ölçekte topluluklar oluşmasına olanak vermektedir.
Farklılığın
mekanlarının ve pratiklerinin ortaya çıkmasının desteklenmesi ortak mekanların
inşasını da güçlendirecektir.
Farklılık
mekanları ve pratikleri, mevcut kimliklerin kent içi görünürlülüklerini
sağladığı kadar, yeni ve çeşitli kimliklerin heterojen bir örüntü
içerisinde oluşumuna da katkı verirler.
Bu
kentsel-aralıklar aslında potansiyel yeni düzenleri kendi içerisinde barındıran
mekanlardır.
Ötekiliğin
pratikleri ve mekanı ile örülü durumların “gündeliğin icatçı teatralliği” ile
buluşması farklılığın kentsel aralıklarını somutlaştıracaktır.
Farklılığın
mekanını yeniden okuma girişimi olan bu makale, iki düşünürün 21. yüzyılın
kentini değerlendirme süreçle-rinde nasıl etkin bir güzergah
çizebileceklerinin ipuçlarını ortaya sermektedir.
Heterotopya,
yalıtılmış alanlara yeniden bakma biçimlerini geliştirebileceğimiz bir
yapı/ilkeler bütünü önerirken, Heterotopi, gündelik olanın erkin çerçevesini
çizmeye çalıştığı kamusal alan üzerindeki etkinliğinin yadsınamazlığını
kavramsallaştırır.
“Heterotopya”
ve “Heterotopi” ikiliği,kentleri “öteki mekan”lar üzerinden yeniden
kurgulama ve “özgürlük” düzlemi çerçevesinde
değerlendirme olasılığını sağlamaktadır.
“Heterotopya”
ve “Heterotopi” ikiliği, farklılıkları mekanlar ve pratikler olarak ele
alıp, özgürlükler üzerinden kent örüntüsünü yeniden yapılandırabilme
girişimidir.
Bu
çerçevede, tekrar vurgulanması gereken önemli nokta, Lefebvregil heterotopik
mekan(sallık)ların kent içi kamusallığı desteklediği, arttırdığı ve hatta
erkin dayatıcı gücüne karşın yeniden özgür alanlar potansiyelini
taşıdığıdır.
Gündeliğin
icatçı karakteri, daraltılan kamusallığın yok edilmesini sağlayacak bir
niteliktir ve bu nitelik heterotopi olarak kentsellik bağlamında belirir.
“Doğaçlama”
ve “özgürlük”lere alan açarak, gündeliğin icatçı karakterinin şehrin
biçimlenmesi üzerindeki rolünü gözardı etmeyerek, zaman mekansal farklılık
fragmanlarının oluşumlarını yaşama dahil ederek, kentsel
örüntüleri zenginleştirmek mümkün olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder