AKIŞKAN MODERNİTE - 3
Post-modern dünya ile birlikte artık üretici bazlı
değil, tüketici bazlı bireyler yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Tüketmek bir ihtiyaç hali değil, arzu nesnesine
dönüşmüştür.
Hatta alınan ürünler bireylere prestij kattığı
düşünülerek alınmaya başlanmıştır.
Birey sırf kimlik oluşturabilmek adına tüketici
dünyasının bir parçası olmuştur.
Bauman, akışkan modernite döneminde yer alan
tüketicileri şöyle tanımlamaktadır: “Tüketicinin sefaleti, seçeneklerin
azlığından değil, gereğinden fazla oluşundandır.
‘Seçeneklerimi en iyi şekilde kullandım mı?’
sorusu, tüketicinin kafasındaki en rahatsız edici, gece uykusuz bırakan
sorudur.”
Bauman günümüzdeki tüketicileri Albert Camus’un sözü
ile aktararak aslında bireylerin alışveriş yaparken yaşadığı psikolojiyi
de ortaya koyar.
“Günümüz insanları, der, Albert Camus, dünyanın
tamamına sahip olamamanın acısını çekerler.”
Bireyler artık sahip olduklarından çok, sahip
olamadıklarını düşünmektedir.
Yapmış olduğu seçimlerde, “diğerini alsaydım
keşke” sözü hep var olacaktır.
Ancak bu diğerleri hiç sona ermez.
Sürekli alınamayan bir diğer seçenek vardır.
Akışkan modernite, tatminsiz tüketim modelini
daimi olarak bireylere sunmaktadır.
Akışkan modernite içerisinde tüketim için bir
diğer önemli unsur da <zaman>dır.
Bauman, “Anındalık bir şeyin orada ve o anda
gerçekleştiği, fakat aynı zamanda tüketimin de anında olacağı ve
ilginin hemen kaybolacağı anlamına gelir.” diyerek tüketim gerçekleştiren
bireyin, ürünü aldığı andan itibaren değerini kaybedip hemen yeni bir ürün
almayı arzular hale getirdiği bir ortam yaratmaktadır.
Bu noktada akışkan modernite içerisinde tüketim
için sürekliliğin hakim olması gerekmektedir.
Akışkan modernite çağını belirsizlik, güvencesizlik ve
güvensizlik üçgeni üzerinden tanımlayan Bauman, aileden tutun da arkadaşlara
kadar her şeyin akışkanlaştığından bahsetmektedir.
Buradaki akışkanlığın özünde belirsizlik yatar.
Bu belirsizlik de güvencesizlik ve güvensizliği
doğurur.
Bireyleşmenin en üst safhada olduğu dünyada
Bauman, ilişkileri iki ucu keskin kılıca benzetmektedir.
Güzel düşlerin, kabusa ne zaman dönüşüp dönüşmeyeceği
belli değildir.
Akışkan bir modern yaşamda ilişkiler, en yaygın
müphemlikten tezahürdür.
Bu bağlamda ilişkiler de müphemlik üzerine
kuruludur.
Nasıl ki rüyaların kabusa dönüp dönmeyeceğinin belli
olmadığı gibi, en yakınların en uzak olup olmayacağı da belli değildir.
Kesin olan tek şey belirsizliktir.
Bauman, ilişkilerin akışkan modernite ile
birlikte sanallaştığından da bahsetmektedir.
Sanal ilişkiler, akışkan modern dünyaya son
derece uygundur.
Gerçek ilişkilerin aksine, sanal ilişkiden
kurtulmak daha kolaydır.
Sanal ilişkide silme tuşuna basarak bir anda
görüşmek istemediğiniz kişiden kurtulabilirsiniz.
Bu durum da ilişkilerin giderek akışkan bir hal
almasına neden olmuştur.
Yüz yüzeyken veda etmenin zorluğu, sanal
dünya ile birlikte ortadan kalkmış bu da ilişkileri belirsiz bir hale
sürüklemiştir.
Bauman, akışkan korkuların da akışkan modernite
için daimi eşik bekçiliği yaptığını vurgulamıştır.
Küresel dünyada bireylerin kafasına yerleştirilen
korkular, dünyanın neresine gidilirse gidilsin aynıdır.
Bu küresel korkular da güvencesizlik ve
güvensizliği doğurmaktadır.
Bauman, Anthony Giddens’ın ifadesiyle
belirsizliği şöyle aktarmaktadır:
“Günümüzün belirsizlikleri imal edilmiş
oldukları gittikçe bariz bir hal almakta ve böylece belirsizlik içinde yaşamak
bir yaşam biçimi, eldeki tek yaşamın tek biçimi olarak ortaya çıkmaktadır.”
Bir diğer ifade ile günümüzde belirsizlik halinden
kaçmak imkansızdır.
Akışkan toplumun sunmuş olduğu belirsizlik
hali artık bireylerin yaşam biçimidir.
Güvensizlik, belirsizlik ve güvencesizliğin bireyleri
daha da güvenli olmaya bağımlı hale getirdiğini dile getiren
Bauman, bu durumun da gözetime olan bağımlılığı daha da artırdığını
belirtmiştir.
Artık gözetim ve görünürlük olmaksızın bireyler,
güvenli kalamayacağını düşünmekte bu nedenle de gözetlenmeyi arzular hale
gelmektedir.
Totaliter rejimlerde, bireylerin gözetlenmesi
baskı ile yapılırken, daha sonra yerini iknaya bırakmış, günümüzde de arzu
edilir bir duruma dönüşmüştür.
Öyle ki bireyler, kameralar olmaksızın güvenlik
sağlanamayacağını, görünür olmazlarsa da suçlu ya da öteki olarak
addedileceklerini düşünmektedirler.
Yapmış olduğu sosyolojik tahlillerle 20. ve 21.
yüzyılın toplumsal kırılmalarına ışık tutan Zygmunt Bauman, akışkan modernite
kuramsallaştırması ile bugünün ve geleceğin belirsizliklerini ortaya
koymuştur.
Zamanın ve mekânın sıvı bir hal aldığı günümüzde
bireyler, geleceklerine dair en ufak bir tahminde bulunamamaktadır.
Bauman’ın akışkan modernite kuramsallaştırması ile
anlatmaya çalıştığı tam da bu durumu yansıtmaktadır.
Özellikle emek ve sermaye piyasası içerisinde ne
olacağını bilemeyen bireyler güvencesizliği her an hissetmektedir.
Akışkan modernite kuramsallaştırmasına tüketim
bağlamında bakıldığında, artık her şey bireyin elinin altındadır.
Ancak tüketim nesnelerinin bu kadar fazla olması kafa
karışıklığına neden olmakta ve her daim yenilenen tüketim
piyasasına, ayak uyduramamanın mutsuzluğunu yaşatmaktadır.
Alınan ürünler, alındığı andan itibaren cazibesini
yitirmektedir.
Bu durum da tüketim nesnesinin akışkan olduğunun bir
göstergesidir.
Akışkan modernite kuramsallaştırması bağlamında
ilişkiler de son derece yüzeyseldir.
Özellikle internet teknolojilerindeki gelişim ve
değişim arttıkça bireyler birbirlerinin hayatlarına çok hızlı bir şekilde
dahil olmakta, aynı hızla da çıkmaktadır.
Bauman’ın ön görmüş olduğu akışkan dünyada her şey hız
temellidir.
İlişkileri konu aldığı pek çok çalışmasında internet
üzerinden yapılan arkadaşlığın basit olduğunu vurgulayan Bauman, bu
basitliği, arkadaş olarak görülen kişileri hayatımızdan
çıkarmanın son derece kolay olması üzerinden anlatmaktadır.
Yüz yüze arkadaşlığı bitirmenin zorluğu, internet
teknolojileri sayesinde tuzla buz olmuştur.
Tek bir tuşla hiçbir açıklama yapmaksızın, bireyler
hayatlarındaki insanları çıkarmakta bu da ilişkileri akışkan bir hale
sokmaktadır.
Akışkan bir hale gelen ilişkiler dünyası,
belirsizlik, güvensizlik ve güvencesizliği daha da perçinlemektedir.
Bireyler korkularla yaşadığı için, sürekli bir
güvenlik arayışı içine girmiş, bu durum da gözetime rıza gösterilmesini
sağlamıştır.
Hatta günümüzde görülmek ve gözetlemek arzu haline
dönüşmektedir.
Bauman, bu durumu da akışkan gözetim ile ifade
etmiştir.
Eskiden kapalı bir yerden gözetlenen
bireyler, artık her yere konulan kameralar, internet teknolojileri, kredi
kartları gibi araçlarla gözetlenmekte, hatta gözetimden kaçamamaktadır.
Çalışma boyunca görüldüğü gibi artık
bireyler akışkan bir dünyada yaşamaktadır.
Akışkanlıktan kaçış da mümkün değildir.
Zamanın ve mekânın yitimi ile nesnelerden tutun da
bireylere kadar her şey sıvı bir hale gelmiştir.
Bu akışkan durum da iktidarların, toplumu istediği
şekle sokarak totaliter ya da yumuşak totaliter bir devlet yapısını rahatlıkla
sürdürebilmelerini sağlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder