AKIŞKAN MODERNİTE - 2
Modern devlet için rasyonel tasarımın ön gördüğü
yeniden üretim mekanizmaları gerekmekteyken, bir diğer önemli nokta da güvenlik
meselesidir.
Bauman, modern toplumun güvenliği sağlamak için
bilinçli önlemler alınmadan güvenli kalabileceğine inanmadığını belirtirken, bu
önlemlerin bireylerin davranışının yönlendirmesi ve kontrol edilmesi yani
toplumsal kontrolü barındırdığını vurgulamaktadır.
Aslında yapılan güvenlik adı altında özgürlüğün
yitiminden başka bir şey değildir.
Modern toplumlar akılcı düzenin gerekliliğini
savunurken, “güvenlik sizler için gerekli, bu denetimleri sizler için
yapıyoruz” diyerek de faaliyetlerini meşrulaştırmaktadır.
Güvenli bir toplum için özgürlüğün yitimini Bauman, şu
sözlerle aktarmaktadır: “Güvenlik adına özgürlüğü kısıtlamayı seçen bir
uygarlık çatısı altında, daha fazla düzen, daha fazla hoşnutsuzluk
anlamına gelmekteydi.”
Bir diğer deyişle, modernitenin bireylere sunmuş
olduğu güvenlik, özgürlüğün yitiminin yanı sıra Bauman’ın deyimi ile
zararlı ot olarak görülen ötekiler için memnuniyetsizliklerin artması demekti.
Modernite ile ulaşılması beklenen hedef, uygar
toplumlar yaratmaktı.
Uygar toplumlar hoşgörülü, nazik, şiddetten uzak
toplumlar demekti.
Bauman bu durumu tümüyle reddeder.
Bauman, uygarlığın şiddet içermediğinin
düşünülmesini yanılsama olarak görmektedir.
Uygarlığın şiddetinin, onun insanlık dışı,
alçaltıcı ve ahlakdışı niteliğinden dolayı ortadan kaldırdığının doğru
olmadığını, aslında uygarlaşma ile yapılan şeyin, şiddetin
düzenlenmesi ve şiddete yeni alanlar açması olduğunu savunmaktadır.
Bu noktada şiddetin aslında iktidarların kontrolünde
olduğu, tümüyle toplumdan yok edilmediğini söylemek mümkündür.
Modernite ile şiddet iç içe geçmiş ve
iktidarların düzenlemiş olduğu bir alan haline gelmiştir.
Yani modernite, beklenilen hoşgörülü ve nazik ortamı
yaratmak bir yana dursun, Holocaust gibi ırkçı eylemleri beraberinde
getirmiştir.
Bauman, “uygarlık” kelimesine yapmış olduğu
tanımlamada da güvenlik adı altında yapılan kısıtlamaları ortaya
koymuştur.
“Sadece Batılı varoluş tipi kendine ‘uygarlık’
adını verirdi.” diyen Bauman, uygarlığın sunmuş olduğu armağanın güvenlik
olduğunu belirtmiştir.
Başka bir deyişle uygarlık korkudan kurtulmayı
sunar; ancak bireysel özgürlük üzerine baskıcı ve sert uygulamalar
koymaktadır.
Modern toplum ile sunulan her ne kadar daha
refah bir yaşam ise de aslında uygarlık adı altında, bireylere baskı yapılıp
iktidarın tahakkümü altına girmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Bauman’a göre katı modernite, totaliter bir
rejimi doğurmaya müsait bir moderniteydi.
Homojen yapısıyla totaliter bir toplum
modeli, bireysel özgürlük ve özyönetimin yıkımı demekti.
Modernite ile tahakküm altına giren bireyler, tahakküm
altına girdiklerinin farkına bile varamadan birbirlerine benzemektedirler.
Katı modernite döneminde iş yaşamını Bauman şöyle
özetlemektedir: “Rutinleştirilmiş zaman çalışanı olduğu yere
çivilerken, fabrika binalarının muazzam hacimleri, makinelerin ağırlığı ve
en önemlisi, olduğu yere zincirlenmiş emek, sermayeyi bir arada tutan harçtı.”
Modernite döneminde iş yaşamındaki
ilerleme makinelerin büyüklüğüne göre belirlenirdi.
Aslında iş yaşamında da bir totaliterliğin hakim
olduğunu söylemek mümkündür.
Küreselleşme ile birlikte mekan ve zaman önemini
yitirip akışkanlaşmıştır.
Bauman, modernitenin de akışkanlaştığını
belirtip aslında postmodernitenin eleştirisini yapmış ve akışkan modernite
kuramsallaştırması ile birlikte tüketimden iş eleştirel düşünceden gözetime
kadar geniş bir perpesktifte çalışmalara imza atmıştır.
Bauman, akışkan moderniteyi açıklarken işe
akışkanlık teriminden başlamıştır.
“Britannica’nın belirttiği gibi sıvıların
ve gazların durağan durumdayken içlerinden geçtiği hayal edilen bir düzleme
etki eden güçlere direnememesi ve bu nedenle üzerlerine bir güç uygulandığında
şekillerinin sürekli olarak değişmesidir.”
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, akışkanlık içerisinde
durağanlık yoktur, sürekli bir şekil değiştirme ve güçlere direnememesi söz
konusudur.
Bauman akışkanlığı şöyle özetler: “
Sıvıların katılar gibi belli bir şekli yoktur.
Deyim yerindeyse ne mekansal ne zamansal olarak
sabit bir konumları vardır.
Akışkanlar belli bir şekli uzun süre
koruyamazlar; her an şekil değiştirmeye hazırdırlar”.
Akışkanlığın şekli koruyamaması da belirsizlik
düzeyini artırmış bu da bireyleri güvencesizlik ve güvensizlik durumlarına
sürüklemiştir.
Her şeyin hızlı bir şekilde değiştiği akışkan
dünyada, bireylerin de sabit kalması beklenemez.
“Zamansal/mekansal mesafelerin teknoloji vasıtasıyla
sıfırlanması insanlık durumunu homojenleştirmekten çok kutuplaştırma
eğiliminde” olduğunu belirten Bauman, katı modernite döneminde öteki
olarak görülen bireylerin toplumdan koparılıp atılması gereken bireyler
olduğunu belirtirken, küreselleşme ve teknolojik gelişmelerdeki artışlarla
durumun değişmediğini ifade etmektedir.
Bauman, postmoderniteyi ele aldığı pek çok
eserinde akışkan toplum ile birlikte belirsizliğin, güvensizliğin ve
güvencesizliğin artık toplumda hakim olduğunu belirtmiştir.
Postmoderniteyi kendi imkansızlığıyla uzlaşan
modernlik olarak tanımlayan Bauman, modern pratiklerin sona ermediğini belirtmiş
ve çağdaş dünyayı, ümitsizce dışarı çıkacak bir yol arayan yüzer gezer
korku ve hayal kırıklıklarıyla ağzına kadar dolu bir kaba benzetmiştir.
Hayatın, belirsizlikleri, bulanık hatları ve gizli
kökleri yüzünden iyice korkutucu bir hal alan karanlık ve masum önsezilere
aşırı doymuş durumda olduğunu söyler.
Bir diğer deyişle bugün bireylerin yaşamış
olduğu korkular, belirsizlikten kaynaklanmaktadır.
Nereye savrulacağını bilmeyen bireyler korku
yaşamakta ve bu durumda hayal kırıklıklarını doğurmaktadır.
Bu belirsizlik de her yere dağılan akışkan
moderniteye çıkmaktadır.
Bauman’ın akışkan modernite içerisinde eleştirel
düşünceye olan bakışı ele alınacak olursa, toplumun şu anki durumunu şöyle
aktarmaktadır:
“Kampingler, bir karavanı olan ve konaklama
ücretini karşılayacak parası olan herkese açıktır.
Yolcular gelir, yolcular gider. ...
Bütün sürücüler kamping yöneticilerinden,
kendilerini rahat bırakmalarından ve ortalıkta fazla dolaşmamalarından fazla
bir şey istemezler ama bu onlar için çok önemlidir. …
Madem para ödüyorlar istekleri de olacaktır. …
Karavan sahipleri paranın karşılığını
alamadıklarını veya vaatlerin tutulmadığını düşünürlerse şikâyet edebilir ve
paranın iadesini talep edebilirler- fakat hiçbirinin aklına kamping
işletmesinin felsefesini sorgulamak ve bir çözüm yolu bulmaya çalışmak
gelmediği gibi kimse yönetimi üstlenmek istemez.
En fazla, bir daha oraya gitmemeye ve orayı
kimseye tavsiye etmemeye karar verirler.
Zamanı gelip oradan ayrıldıklarında kamp yeri onlar
gelmeden önceki haline döner; giden gitmiştir; yeni gelecek kampçılar
beklenmektedir.”
Bauman’ın vermiş olduğu kamping örneğinden
anlaşılmaktadır ki artık herkes tüketici tarzı eleştiri yapmaktadır.
Üretici tarzda eleştiri yapmak akışkan modernite ile
sona ermiştir.
Akışkan modernite içerisinde iş yaşamına
bakıldığında; artık cep telefonu, küçük bilgisayar ve evrak
dosyasından başka bir şey olmayan küçük bir çanta ile bireyler dünyanın
her yerine seyahat edebilmektedir.
Birey, işi bittikten sonra hiçbir yerde konaklamadan
geri dönebilir.
Diğer yandan hareket kabiliyetinden yoksun işler
de devam etmektedir ancak iş yeri eski katılığını yitirmiş durumdadır.
Bu noktada modernite dönemindeki devasa
makinelerin bulunduğu fabrikalar, yerini her yerde dolaştırabilecek mini
bilgisayarlara bırakmıştır.
Hatta öyle ki iş yürütebilmek için, bir iş
yerine bile gerek kalmamıştır.
Bauman akışkan modernite içerisindeki iş
yaşamını Daniel Cohen’in örneğiyle şöyle anlatıyor: “Kariyerine
Microsoft’ta başlayan birinin, yolun onu nereye götüreceği konusunda
hiçbir fikri yoktur.
Ford’da ya da Renault’da işe başlayan biri ise
başladığı yerden fazla ileri gidemeyeceğini bilir.”
Bu noktada özellikle yazılım çağı ile birlikte
belirsizliğin hakim olduğu görülmektedir.
Bauman, akışkan modernite ile artık her şeyin
belirsiz olduğunu her alanda vurgulamaktadır.
İş yaşamındaki belirsizliği Guy Standing, yeni
tehlikeli sınıf olarak adlandırdığı “Prekarya” üzerinden anlatmıştır.
Bauman, Standing’in prekarya terimi için
“Kullanım süresi geçen proleterya ve orta sınıf terimlerinin yerine
prekaryayı koyarak hedefi tam on ikiden vuruyor.” yorumunda bulunmuş hatta bu
yorum “Prekarya Yeni Tehlikeli Sınıf” kitabının arka kapağında yer almıştır.
Standing, esnekliğin iş yaşamında çalışma
saatlerini ve işten çıkarmaları artırdığını, maaşları azalttığını dile
getirmiş, bu durumun da güvencesizliği beraberinde getirdiğini
vurgulamıştır.
Aslında Bauman’ın bahsetmiş olduğu güvencesizlik
ortamının tam bir yansıması olarak görmek mümkündür.
İş yaşamındaki akışkanlık esnek bir emek
piyasasını ortaya koymakta, böylece belirsiz ve güvencesizliğe bir adım daha
yaklaşılmaktadır.
Her ne kadar mekanlar üzerinden akışkanlık söz konusu
olsa da bu akışkanlık, bireylerin iş yaşamında sonlarını
görememesi, her an işinden olacağı korkusu ile baş başa kalmasına neden
olmuştur.
Böylece herkes, güvencesiz ortamın bir parçası haline
gelmiştir.
Akışkan modernitede iş yaşamında mekanların yitimi
görülürken özellikle tüketim anlamında da zamanın yitimi görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder