SOLENTİNAME DÜŞÜ
Nikaragualı rahip,
şair ve devrimci Ernesto Cardenal (d.
1925) 1965’te Nikaragua Gölü’nün güneyindeki Solentiname takımadasında
alternatif bir dinî topluluk kurdu.
Cardenal’in ütopik deneyi, 20.
yüzyılın ikinci yarısından sonra Latin Amerika’da yayılan Hıristiyan kurtuluş
teolojisini temel
alan, yerli köylülerden oluşan bir sanatçı kolonisine dayanıyordu.
Koloni, Amerikan emperyalizmine ve
Somoza’nın diktatörlüğüne karşı çıkarken, toplumsal eşitlik ve komünal paylaşım
ilkelerini hayata geçirmeyi hedefliyordu.
Pablo León de la Barra’nın
küratörlüğünde New York Üniversitesi bünyesindeki Washington Square East
Gallery’de açılan Dream of Solentiname/Solentiname Düşü sergisi,
Solentiname deneyini bir örnek olay olarak ele alarak Orta Amerika’da 20.
yüzyıl sonundaki devrimlerde estetik ile politikanın kesişmesini inceliyor.
León de la Barra’nın yoğun
araştırmalarının ürünü olan sergi, bölgedeki politik mücadelelerin, New
York’taki Group Material kolektifi, Amerikalı
fotoğrafçı Susan Meiselas ve Arjantinli
yazar Julio Cortázar gibi sanatçı ve entelektüeller üzerindeki etkisini de
ortaya koyuyor.
Marksizmi benimseyen eski bir
Katolik rahibi olan Cardenal, Kentucky’deki Gethsemani Manastırı’nda şair,
eylemci ve Trappist keşişi Thomas Merton’la çalıştı; Solentiname kolonisini
kurtuluş teolojisi ilkeleri doğrultusunda kurdu.
Kurtuluş teolojisi, Tanrı’nın
yoksul ve ezilenlerin yanında olduğunu ve Hıristiyanların her şeyden önce
eşitsizliğin kurbanı olanlar için toplumsal ve politik kurtuluş sağlamakla
ilgilenmesi gerektiğini savunur.
Cardenal’e göre kurtuluşa ancak,
servetin yeniden dağıtılmasını ve yoksulların üretim araçlarından pay almasını
sağlayacak sosyalizmle ulaşılabilirdi.
Bu tavır, Somoza rejimini
devirmek için mücadele eden Sandinist
Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin anti-emperyalist
ideallerini benimsemeyi gerektiriyordu.
Cardenal’in devrimci vaazları,
İsa’nın öğretilerine dair bu farklı yorumun politik açıdan kendilerini de
içerdiğini hisseden köylüler arasında hızla yayıldı.
Cardenal’in Solentiname
şapelinde düzenlediği ayinlerde, İncil’den okumalar ve herkese açık tartışmalar
yapılıyor, herkesin kutsal metnin yorumlanmasına katkıda bulunması sağlanıyordu
– Tanrı kelamının yegâne meşru yorumcularının rahipler olduğu fikrini altüst
eden bir uygulamaydı bu.
Şapel, hem dinî bir mekân hem
de bir sosyal merkez işlevi görüyordu.
Solentiname Düşü sergisinde,
özgün şapelin yenilenmesinde çalışmış mimar Marcos Agudelo’nun ahşaptan yaptığı
bir Solentiname şapeli yapısı da bulunuyor.
Yapının içine yerleştirilmiş
iki video ekranında, Solentiname yarımadasından belgesel görüntüler ve
Cardenal’le yapılmış bir söyleşi yayınlanıyor; duvar fotoğrafları da,
Solentiname’deki ütopik düşe mükemmel bir ortam sağladığı anlaşılan yarımadanın
tropik doğasını gözler önüne seriyor.
Yerleştirmenin içine
girdiğinizde, bu kutsanmış mekândaki politik canlanmayı sembolik biçimde
yeniden yaşıyorsunuz.
Cardenal
şapelde, başta resim olmak üzere şiir ve müzik gibi yaratıcı komünal
faaliyetlerin sürdürülmesini de destekliyordu.
Ressam
Róger Pérez de la Rocha köylülerle atölyeler düzenliyordu; sergide bu
primitivist eserlerden örnekler de yer alıyor.
Rahat
anlaşılan birer alegori olarak tasarlanan eserler, Sandinist devrimi için
ajit-prop işlevi de görmüştü.
Cardenal’in
hem bir vaiz hem de bir kültür adamı olarak sergilediği olağanüstü yetenek,
dünyanın dört bir yanından şairlerin, sanatçı ve entelektüellerin bu ütopya
hareketini ilk elden tecrübe etme arzusuyla Solantiname’yi ziyaret etmesini
sağlamıştı.
1976’da Arjantinli yazar Julio
Cortázar da yarımadaya gitti.
Ziyaretinin ardından
kaleme aldığı “Solentiname’de Vahiy” başlığını taşıyan kısa öykü,
1984’te Nicaragua tan violentamente dulce adlı kitabında
yayınlandı.
Sergide hem Cortázar’ın kitabı,
hem de kısa öykünün İngilizce çevirisi yer alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder