Karl Marx 1818-2018
Bugüne kadar şerefli sayılan ve yüceltilen ne kadar meslek varsa,
burjuvazi bunların hepsinin kutsallık halesini çıkarıp atmıştır.
Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de, bilim adamını da kendi
ücretli emekçisi haline getirmiştir.
Belirli bir alanın özgürlüğünü
savunmak, hatta anlamak için, o alanın asli tabiatından yola çıkmak gerekir,
dışsal ilişkilerinden değil.
Peki basın, kendini para kazanılan
bir iş düzeyine indirgemekle, acaba kendi tabiatının asaletine uygun
davranıyor, tabiatına bağlı kalıyor mu?
Elbette yazar yaşamını sürdürmek ve
yazmaya devam edebilmek için para kazanmak zorundadır, ama asla para kazanmak
için yaşayamaz ve yazamaz.
Şair Béranger diyor ki:
Sadece
şarkı yazmak için yaşıyorum.
Şayet
beni kovarsanız Prensim,
O
zaman yaşamak için şarkı yazarım.
Bu tehditte ironik bir kabul var:
Şiir şair için bir geçim aracına dönüştüğünde, şair kendi alanını terk etmiş
demektir.
Yazar eserine bir geçim aracı olarak bakamaz.
Eser kendi başına amaçtır, yazar için de başkaları için de bir
araç olmaktan o kadar uzaktır ki, gerektiğinde yazar eserin varlığı
için kendi varlığını feda eder.
Basın özgürlüğü, en başta, yazarlığın para kazanılan bir iş olmamasına
dayanır.
Basını maddi bir araca indirgeyen yazar, kendi içindeki esaretin cezası
olarak dışsal bir esareti, sansürü hak ediyor demektir – daha doğrusu, yazarın
bizzat varoluşu, onun cezası haline gelir.
Tabii basın aynı zamanda bir iş kolu olarak da var olur – ama bu,
matbaacıları, yayıncı ve kitapçıları ilgilendiren bir durumdur, yazarları
değil.
Aynı tür emek üretken emek
de olabilir; üretken olmayan emek de.
Mesela, Kayıp Cennet’i 5 sterline yazan Milton üretken
olmayan bir emekçiydi.
Öte yandan yayıncısına fabrika usulü ürünler veren yazar üretken
bir emekçidir.
İpek böceği neden ipek üretiyorsa Milton da aynı sebepten Kayıp
Cennet’i yazmıştı.
Bu, onun doğasının bir etkinliğiydi.
Sonradan bu ürünü 5 sterline sattı.
Fakat, yayıncısının talimatları doğrultusunda kitaplar imal eden Leipzigli
yazın proleteri kabaca üretken bir emekçidir çünkü onun ürünü
daha en başından sermaye tarafından içerilmiştir ve üretilmiş olmasının yegâne
sebebi o sermayeye değer katmaktır.
İşin bölüşümü yapılmaya başlanır başlanmaz, artık herkesin, kendisine
dayatılan ve içinden çıkamayacağı belirli ve kesin bir faaliyet alanı vardır.
Avcıdır, balıkçıdır, çobandır ya da eleştirel eleştirmendir; ve geçim
araçlarını kaybetmek istemiyorsa eğer, öyle de kalmak zorundadır.
Oysa hiç kimsenin kesin bir faaliyet alanına sahip olmadığı, dilediği her
alanda kendini yetiştirebildiği komünist toplumda, genel üretimi toplum
düzenler.
Böylece de bana, dilediğimce, bugün bu işi, yarın bir başka işi yapabilme –
avcı, balıkçı, çoban ya da eleştirmen olmamı gerektirmeden, sabah ava çıkıp
öğleden sonra balığa gitme, akşamları hayvan yetiştirme, yemekten sonra da
eleştiri yapma olanağı sağlar.
Egemen sınıfın düşünceleri, her çağda egemen düşüncelerdir: Yani, toplumun
maddi egemen gücü olan sınıf, aynı zamanda egemen fikrî güçtür.
Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, bu sayede aynı zamanda
zihinsel üretim araçlarının da üzerinde denetim kurar; böylelikle zihinsel
üretim araçlarından yoksun olanların düşüncelerini de, genel olarak, kendine
tabi kılar.
Egemen düşünceler, egemen maddi ilişkilerin fikrî ifadesinden, düşünceler
halinde kavranan egemen maddi ilişkilerden, yani bir sınıfı egemen sınıf yapan
ilişkilerden başka bir şey değildir
Özel mülkiyeti ortadan kaldırmak istiyoruz diye dehşete düşüyorsunuz.
Oysa sizin mevcut toplumunuzda nüfusun onda dokuzunun özel mülkiyeti
ortadan kaldırılmış durumda; özel mülkiyetiniz ancak onda dokuzun buna sahip
olmaması sayesinde ayakta duruyor.
Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor, kutsal olan her şey
dünyevileşiyor, ve insanlar nihayet kendi gerçek hayat koşullarıyla ve
hemcinsleriyle ilişkileriyle apaçık yüzleşmeye zorlanıyor.
Örümcek, işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini
yapmada pek çok mimarı utandırır.
Ne var ki, en kötü mimarı en iyi
arıdan ayıran şey, mimarın yapısını gerçekte kurmadan önce hayal gücünde
kurabilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder