DEVRİMLER TARİHİ - 3
1848 Devrimleri ve Bonapartizm
Karl
Marks, 1850 yılında yazdığı makalelerinin derlenmesinden oluşan Fransa’da
Sınıf Savaşımları: 1848-50 ‘nda özetle şöyle demektedir: Burjuva
koşullar burjuva toplumun üretim güçlerinin gelişmesine izin verdikleri sürece
gerçek bir devrimden söz edilemez.
Böyle
devrimler ancak modern üretim araçları ile burjuva üretim biçimleri çatışmaya
girdikleri dönemlerde olanaklıdır.
Coşkulu bildiriler para etmez.
Yeni
bir devrim yeni bir bunalımın ardından gelebilir.
Biri
ne kadar kesinse diğeri de o kadar kesindir.
19.
yüzyılda ekonomik bunalımların kural olarak o dönemde dünya pazarının hakimi
olan İngiltere’de başlayıp kıtaya yayıldıklarına, devrimlerin ise Fransa’da
patlak verip tüm kıtaya buradan sıçradıklarına işaret eden Marks, önce
İngiltere’de başlasalar da bu bunalımların ilkin İngiltere’nin kendisinde değil
kıtada devrimler doğurduğunu söylemekte, kıtadaki bu devrimlerinin İngiltere’ye
ne ölçüde yansıdığı ise bu devrimlerin burjuvazinin varlık koşullarına ne
ölçüde zarar verdiğine bağlıdır diye eklemektedir.
Marks’a
göre bu devrimlerin nedenleri her zaman İngiltere’de, kendileri kıta üzerinde
olmuşlar, burjuva gövdenin kalbine vurmadan önce denge olanağı daha az olan
uçlara vurmuşlardır.
Proletarya
devriminin sadece Fransa’nın ulusal sınırları içinde zafer elde edemeyeceğini
söyleyen Marks, bu devrimin zaferinin onun dünya pazarının egemeni İngiltere’yi
de etkilemesi, böylece dünya pazarının koyduğu engelleri kırması halinde mümkün
olacağını düşünüyordu.
1789,
1830 ve 1848 devrimlerinin hepsi de ilkin Fransa’da patlak vermiş ve çok
geçmeden tüm Avrupa kıtasına yayılmışlardır.
Marx,
1789’dan beri gerçekleşen Fransız burjuvazisinin bu devrimlerinin hiçbiri “düzene
karşı bir suikast” olmadılar, hepsi düzeni ve işçilerin köleliğini olduğu
gibi bıraktılar; bu devrimlerle birlikte değişen tek şey “sınıf
egemenliğinin siyasal biçimi”
olmuştur demektedir.
Ona
göre sistemi/düzeni hedef alan ilk ayaklanma 22 Haziran 1848 Paris işçi
ayaklanması olmuştur.
1848
Devrimi de ilkin 24 Şubat günü Fransa’da patlak verdi ve tüm Avrupa kıtasına
yayıldı.
Avrupa’nın
belli başlı sanayi ve ticaret merkezleri ayaklanmalara sahne oldular.
13
Mart’ta Viyana, 18 Mart’ta Berlin ayaklandı, 10 Nisan’da İngiltere’de
Çartistler büyük bir gösteri düzenledi, Mayıs başında İtalya’da bir halk
ayaklanması koptu.
1848
devrimleri sadece Avrupa’nın batısındaki değil, doğusundaki ezilen ulusları da ulusal bağımsızlıkları
için harekete geçirmişti.
Polonyalılar, Macarlar, Prusya ve Avusturya
eğemenliği altında yaşayan hemen tüm Slav halklar ayaktaydı.
Bu
devrim İngiltere’deki 1847 krizinin de katkıda bulunduğu Avrupa ülkelerindeki
bunalımın bir sonucuydu.
1848
Şubat Devrimini takiben Fransa’da burjuva öğelerin çoğunlukta olduğu bir Geçici
Hükümet kuruldu.
Bu
hükümet 1815’ten beri yürürlükte olan ve sermaye egemenliğini gizleyen
kralcı/monarşist yönetim biçimlerine son verip Cumhuriyet ilan etmekte
ikircikli davranınca, henüz barikatları sökmemiş ve silah bırakmamış bulunan
Paris proletaryası tarafından ayaklanma ile tehdit edildi.
Bunun
üzerinedir ki hükümet genel oya dayalı bir Cumhuriyet ilan etmek zorunda kaldı.
Marks’a
göre Şubat devrimi genel oyu getirmekle Fransa’nın kaderi üzerinde nüfusun
ezici çoğunluğunu oluşturan mülk sahibi köylüleri oy hakkına sahip kılmış,
dolayısıyla söz sahibi yapmıştı. Böylece bu devrimle birlikte burjuvazinin
bütün fraksiyonlarının temsil edildiği sermayenin/burjuvazinin ortak, çıplak ve
açık egemenlik biçimi olan “Burjuva Cumhuriyeti” oluştu, devrime kendi dar
amaçları için katılmış olan burjuvazinin devrimi sınırlaması da önlendi.
Fransız
toplumuna ve Geçici Hükümet’e Cumhuriyet’i kabul ettiren silahlı Paris
proletaryası olmuştu.
İşçi
sınıfı burjuva ağırlıklı bu hükümete iki temsilcisini de yerleştirdi.
Tıpkı
1830 Temmuz Devrimi gibi Şubat 1848 de bir burjuva devrimdi.
Çünkü bu devrim burjuvaziyi iktidar yapmış
ve kapitalizmin sınırları içinde kalmıştı.
Sosyalist
değil, demokratik bir devrimdi bu.
Ama
sanayi burjuvazisi ile ittifak halinde savaşan proletarya bu devrimde
birdenbire “bağımsız bir parti” olarak öne çıkmış, burjuvazinin yanında
kendi çıkarlarını üstün kılmaya çalışmış, devrime katılmakla henüz kendi kurtuluşunu
değilse de bu uğurda bazı kazanımlar elde etmişti.
İngltere’yi
sanayi ülkesi, Fransa’yı ise 1850’de hala bir tarım ülkesi olarak tanımlayan
Marx’a göre 1848’de Fransa özelinde proleter bir devrimin iktisadi temeli henüz
olgun olmadığı için 1848 Şubat’ında Fransız sanayi proletaryası da henüz kendi
devrimini yapacak güçte ve yetenekte değildi.
O
tarihte Fransa’nın iktisadi gelişmesi henüz geri ve yetersizdi.
O
ana kadar daha sanayi burjuvazisi iktidar bile değildi.
Sanayinin
daha da gelişmesi ve o sırada sadece Paris ve birkaç diğer merkezde yoğunlaşan
sanayi proletaryasının ulusal ölçekte güçlenmesi ise ancak sanayi
burjuvazisinin egemenliği altında mümkündü.
1848
Şubat Devrimi doğrudan doğruya mali burjuvaziye karşı yapılmıştı.
Kısası,
1848 Şubat’ında Fransız proletaryası kendi sınıf çıkarını toplumun devrimci
çıkarı olarak öne sürecek konumda değildi, bu nedenle de ancak burjuvazinin
çıkarı yanında kendi çıkarlarını da başarmaya çalışıyordu.
Üç
renkli Fransız ulusal bayrağı çekilirken kızıl bayrağı indirmesi bundandı.
Ulusun
proletarya ile burjuvazi arasında yeralan orta katmanları koşullar tarafından onu kendi öncüleri olarak
tanıyıp destekleme konumuna gelmedikçe sermayenin egemenliği devrilemezdi .
Şubat
1848 Devrimi’nden üç-dört ay sonra 22 Haziran 1848’de Paris işçileri ayaklandı.
Bir
hafta sonra, yani ayaklanmanın yenilgisini takiben Yeni Ren Gazetesi’nin
29 Haziran 1848 tarihli sayısında kardeşlik burjuvazi ile proletaryanın
çıkarlarının kardeş olduğu yere kadar sürdü diyen Marx, bu ayaklanmanın
1789’dan bu yana gerçekleşen Fransız devrimleri içinde düzeni/sistemi hedef
alan, burjuvazinin sınıf eğemenliğini zor yoluyla devirmek ve işçilerin
köleliğine son vermek isteyen ilk ve tek ayaklanma olduğunu söyler ve ekler:
“Bu
ayaklanmada modern toplumu ikiye bölen iki sınıf arasında ilk büyük çarpışma
verildi.
Bu,
burjuva düzenin sürdürülmesi ya da ortadan kaldırılması uğruna savaşımdı.
Cumhuriyeti gizleyen perde yırtılıyordu.”
22
Haziran 1848 ayaklanmasında işçilerin çoğunluğu silahsız ve öndersizdi.
Ayaklanma
ortak bir plandan ve yardım kaynaklarından yoksundu.
Böylece
bu ayaklanma yenildi.
Marx’a
göre ancak Haziran yenilgisiyle birliktedir ki Fransız işçi sınıfı “burjuva
cumhuriyetin bağrında “ kendi durumunda küçük de olsa bir iyileşme
beklemenin hayal olduğunu gördü, o tarihe kadarki illüzyonları dağıldı.
Şubat
devriminden ödün olarak “burjuva hak istemleri” talep eden işçi sınıfı Marx’ın
yazdığına göre Haziran 1848 ayaklanmasında “Burjuvazinin devrilmesi! İşçi
sınıfının diktatoryası!” talebini/sloganını benimsemiştir.
22
Haziran 1848 ayaklanması tüm Avrupa kıtasında burjuvazileri halka karşı feodal
monarşiler ve feodal güçlerle ile açıkça ittifaka sürükledi.
Fransız
burjuvazisi kendi proletaryasına karşı iç-savaşı yürütebilmek için dışarda
barış siyasetini benimseyerek “ulusal devrimleri” Kutsal İttifak olarak
bilinen üçlü koalisyonu oluşturan Rusya, Prusya ve Avusturya monarşilerinin
üstünlüğüne teslim etti.
Oysa bu koalisyon Avrupa kıtasında burjuva
cumhuriyetlerine karşı monarşileri, burjuva demokrasilerine karşı gericiliği
temsil ediyordu.
Fransa’nın
Avrupa devriminde insiyatifi ele almasına olanak verecek koşullar ancak Haziran
yenilgisiyle yaratıldılar diyen Marks şunları eklemektedir: “Fransa’da her
yeni proletarya ayaklanması hemen bir dünya savaşının başlama işareti
olacaktır.
Yeni Fransız devrimi derhal ulusal alandan
ayrılmak ve 19. Yüzyılın toplumsal devriminin üstün gelebileceği tek alanı,
Avrupa alanını ele geçirmek zorunda olacaktır...
Devrim
öldü! Yaşasın Devrim!”
Marx,
Şubat (1848)’tan önce devrim “devlet biçiminin yıkılması demeye geliyordu”,
ama “Haziran’dan sonra devrim burjuva toplumun yıkılması demeye geliyor”
diye yazmaktadır .
Haziran
yenilgisinden sonra Fransa’da iktidar iç-savaş sırasında karşı-kampı yöneten
burjuvazinin Cumhuriyetçi kanadının eline geçti.
Ancak
arkasında proletarya olduğu zaman burjuvaziye karşı devrimci bir tutum alabilen
küçük-burjuvazi, Haziran çatışmasında burjuvazi ile ittifak halinde işçi
sınıfına karşı savaşmış, ama işçi sınıfının yenilgisini takiben burjuvazi
tarafından küçük-burjuva demokratların etkisi de kırılmıştı.
Bu
küçük-burjuva demokrat partinin parlamento grubuna zavallı bir kopyası
oldukları 1793’ün eski Montagne’sine özendikleri için Montagne (Dağ)
deniliyordu.
Haziran ayaklanması sırasında bu ayaklanmayı bastırmak için Fransa’da başında
diktatörce yetkilerle donatılmış General Cavaignae’nin bulunduğu bir “Askeri
diktatörlük” oluşmuştu.
Paris’te sıkıyönetim vardı.
General
Cavaignae Cumhuriyetçi burjuvazinin adayı olarak 10 Aralık 1848 başkanlık
seçiminde Napolyon Bonaparte’nin yeğeni Louis Napolyon ile yarıştı ve kaybetti.
Marks’a
göre seçimleri 1789 Fransız devriminin yarattığı “yeni köylü sınıfının”
çıkarlarını temsil eden Louis Napolyon’un kazanması ve onun devlet başkanı
olması ile birlikte Fransa’da “burjuva diktatörlüğü” sona erdi.
“10
Aralık, mevcut hükümeti deviren köylülerin Hükümet Darbesi oldu” ve
Fransa’nın en sıradan adamı ve amcası Birinci Bonapart’ın ancak zavallı bir
kopyası olan II. Bonapart birdenbire karmaşık bir önem kazandı.
O,
her sınıfın ağzında başka bir anlam taşıyor, hiç bir şey olmadığı için her
anlama geliyordu.
Seçimlerde
onu yalnız köylüler değil, ordu, kralcı burjuvazi, küçük-burjuvazi, ayrıca
küçük-burjuvazi ve işçi sınıfının “en ileri kesimleri” kendi adaylarını
çıkarmış olsalar da cumhuriyetçi burjuvazi ve adayından Haziran yenilgisinin
öcünü almak isteyen işçi sınıfı da genelde oy vererek İkinci Bonapart’ı
desteklemişti.
Böylece
tüm bu sınıflar köylülerin seçim zaferine katkıda bulunmuşlardı.
10
Aralık’ın sonuçları burjuva cumhuriyetçi ve küçük-burjuva demokrat
partilerin yenilgisi demekti.
İkinci
Bonapart, devlet başkanı seçildikten sonra burjuva cumhuriyeti giderek bir
monarşiye benzetti.
Yürütme
ve yasama çatışması meclisin tasfiyesiyle sonuçlandı.
13
Haziiran 1849’da küçük-burjuva demokratlarının çağrısıyla otuz-bin kişinin
katıldığı barışçıl bir gösteri ordu tarafından dağıtıldı.
Marx, 22 haziran 1848 işçi sınıfının, 13
Haziran 1849 küçük-burjuvazinin ayaklanmasıydı demektedir.
1849
ayaklanması dağıtıldıktan sonra İkinci Bonapart yeni bir kabine kurdu.
6
Ocak 1850’de kendi adını taşıyan bir gazete çıkardı ve kendisini savunan
dernekler örgütledi.
Marks,
“On Aralık Derneği/Birliği” adıyla örgütlenen bu Bonapartçı derneği “Bonapart’ın
Özel Partisi” olarak tanımlar.
Hayırsever
bir dernek maskesi altında Bonapartçı bir generalin yönetiminde kurulan bu
dernek serseri, hırsız, maceracı, pezevenk, kumarbaz, hokkabaz, hamal,
genelevciler, eski kovulmuş askerler, işsiz yazarlar vs gibi Paris lumpenlerini
örgütlüyordu.
Derneğin
ana gövdesini Marks’ın “toplumun bütün sınıflarının tortusu, döküntüsü,
firesi” olarak tarif ettiği lumpen-proletarya oluşturuyordu.
Bonapart
kendi amaçları için kullanabileceği ve yararlanabileceği tek sınıf olarak
lumpenleri bulmuştu diyen Marks, bu seçimin onun
kişiliği ile uyuştuğuna dikkat çeker.
Ertelenmiş
ara seçimler yaklaşınca İkinci Bonapart ve hükümeti zor durumdan çıkışı bir
provakasyonda görerek tasarladığı bazı girişimleri için ‘anarşi var’
bahanesi yaratmak istedi.
Solu
sokağa dökmek için 5 Şubat 1850’de Özgürlük Ağaçlarını söktürdüler, ama
çeşitli sınıfları etrafında toplayan ve bir devrim yapmak üzere olan işçi
sınıfı bu kışkırtmaya kapılmadı.
(özgürlük
ağaçları 1789’da başlatılan ve 1830 ve 1848’de devam ettirilen devrimlerin
anısına ağaçlar dikme geleneğinden geliyordu).
10
Mart 1850’de ara seçimler yapıldı.
Tüm
engellemelere rağmen solun Paris’te gösterdiği üç aday (şimdi hükümete karşı
proletaryanın önderliği altında toplanmış olan burjuva cumhuriyetçi parti,
sosyalist küçük-burjuvazi ve proletaryadan oluşan üç müttefik sınıfı temsil
etti bunlar; proletaryayı Blankici bir sosyalist temsil etti) meclise girmeyi
başardılar.
Böylece
10 Mart gerçekte bir devrimdi, İkinci Bonapart’ın yenilgisi demekti.
Çünkü
oy pusulalarının gerisinde sokak vardı, kaldırım taşları vardı.
Marks,
10 Mart 1850 ara seçim sonuçları ile birlikte Fransa’da “bir devrimci bunalım”
oluştuğunu söyler .
Bu
tarihten sonra İkinci Bonapart ve şaşkına dönen Düzen Partisi yeniden
birleştiler.
Bonapart
yeniden tüm hizipleriyle birlikte Düzen Partisi’nin tarafsız adamı olmuş, bütün
Düzen taraftarları güçbirliği yapmıştı.
Çünkü
“Sosyalizm ile toplum arasında ölümüne bir düello yer alıyordu; ya biri ya
öteki yok olacaktı, ya düzen sosyalizmi, ya da sosyalizm düzeni ortadan
kaldıracaktır diyordu bir düzen yandaşı”.
Halkın
iradesi artık düzen yandaşlarına karşı dönmüştü. Denge bozulmuştu.
Her
devrimin “genel bir bahaneye” ihtiyacı vardır.
Burjuvazi
genel oya saldırmakla ve 31 Mayıs 1850’de Meclis Düzen Partisi oylarıyla
genel oy hakkını kaldırmakla devrime ihtiyaç duyduğu bahaneyi sağladı.
Genel
oy genel bir bahane için en uygunu oldu ve muhalefeti birleştirdi.
Marks’a
göre “31 mayıs 1850 yasası burjuvazinin hükümet darbesi oldu” .
10
Mart 1850’de halkın zaferi sağlanmıştı.
28
Nisan ara seçimleri ise küçük-burjuva demokratların zaferini getirdi.
Bu
başarılar üzerine 8 Mayıs 1850’de Düzen Partisi genel oyu da, basın özgürlüğünü
de kaldırdı.
Askerin
gövde gösterisiyle bu iş olaysız atlatıldı.
Bu
arada sanayi ve ticaretteki refah proletarya için her türlü devrimci girişimi
önlüyordu.
11 Nisan 1851’de Bonapart parlamentoya ve
Düzen Partisi’ne aldırış etmeden yeni bir kabine atadı.
2
Aralık 1851’de ise Bonapart’ın hükümet darbesi oldu.
Marks,
bu darbeyi “Onsekizinci Brumaire’nin ikinci baskısı” olarak tanımlar ve
1848 Anayasasının “Sarhoş ve serseri bir askerin” şapka darbesiyle
devrildiğini yazar.
Devlet
Biçimi Olarak Bonapartizm
Bonapartizm,
özgün bir devlet biçimi olarak Marks ve Engels tarafından ayrıntılı olarak
işlenmiş bir konudur.
Marx’ın
1852’de yazdığı Onsekizinci Brumaire adlı kitabın konusu L. Bonapart’ın
2 Aralık 1851 Darbesinin tarihidir.
Bu
eserde 1848’den 1852’ye kadarki Fransa tarihi işlenmektedir.
Marks’a göre Bonapartizm, “Burjuvazinin
ulusu/ülkeyi yönetme yeteneğini çoktan yitirdiği, ama işçi sınıfının
henüz bu yetenekte olmadığı bir
dönemde tek olanaklı yönetim biçimi” olarak belirdi .
“Bonapartizm
iyiden iyiye gelişmiş burjuva toplumun devlet iktidarının en değerden düşmüş,
en son biçimidir”.
Burjuva
toplum bu devleti feodalizmden kurtuluş için kendi öz kurtuluş aleti olarak
yarattı, ama en sonunda sermayenin emeği köleleştirme aracına dönüştürdü.
Bonapartizm
bu devlet iktidarının en son biçimidir.
L.
Bonapart iktidarı sınıflar mücadelesini sömürerek ele geçirdi.
Engels’e
göre, L. Bonapart’ın 2 Aralık 1851 Darbesi Avrupa’da “yukardan aşağıya
devrimler dönemi”ni başlattı.
Çünkü
Bonapart’ı taklit ederek Bismark da Prusya’da “yukarıdan inme 1866
Devrimi’ni yaptı”.
Böylece
Prusya’da 1808-13’te başlamış olan ve 1848’le sürdürülen burjuva devrimi
1866’da Bonapartçılık biçimi altında tamamladı.
“Aşağıdan
yukarıya devrimler dönemi” şimdilik son bulmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder